KİLİKYA

“Tenasühe yani ruh göçüne inanıyorum, Karanlık bir gecede gözleri görmediği bir anda kalbinin konuştuğu bir zamanda insana yolunu bulduracak olan şey eskilerin koyduğu işaretler, kalbindeki yıldızlar ve tam olarak neyle karşılaşacağını bilmediği sürprizlerle dolu yollar”..

Kilikya dediğimiz bölge Anadolu’nun güneyinde bugünkü Adana, İçel (Mersin) illerinin tamamını Antalya, Karaman ve Hatay illerinin bazı kısımlarını kapsar. Daha önce Karaman ve Hatay illerini ziyaret etmiştim.. Bu yıl Pandemi nedeniyle Türkiye’de ayak basıp göremediğim yerlerini gündemime getirip yine Akdeniz’e doğru yol almaya karar veriyorum , 17 Aralık, Şeb-i Arus .. yani Doğum günümü de yolda olduğum bir ana denk getiriyorum ki yıllardır en sevdiğim kendimi bulduğum hayallerimden ve her daim yaptığım şeylerden biri Yolda olmak… Rotam daha önce maratona gittiğim bir şekilde gezme fırsatımın olmadığı Alanya, yıllar önce ayak bastığım Mersin (Uzuncaburç, Silifke, Tarsus), ve üçüncü kez ziyaret ettiğim kendine özgü insanlarıyla her zaman hayret ettiğim ve çok güldüğüm Adana… 10 yıllık arkadaşım Şebnem’le de vakit geçirdiğim Adana bonus oldu bana 🙂

  • Kilikya’nın incisi Kleopatra’nın gözdesi Alanya‘da; Kleopatra Plajını görmeden (Yazın veya Kasım’a kadar gittiyseniz denize girmeyi de ihmal etmeyin)
  • Plajda ve yürüyüş yolunda uzunca yürüyüşler yapmadan,
  • Alanya Müzesi’ni gezmeden,
  • Kızılkule ve Kale’ye çıkmadan, Alanya’nın güzelliğini kuşbakışı görmeden,
  • Merkez’de yer alan astıma iyi geldiği söylenen Damlataş Mağarasına inmeden,
  • Yürümeyi sevmiyorsanız paranız varsa Alanya Teleferiğine binmeden dönmeyiniz. (ben yürüyerek çıktım tecrübe etmedim eminim güzeldir)

Rotamın ikinci durağı Silifke bir gün Alanya’da geçirdikten sonra geceyi Silifke yolculuğuyla geçiriyorum, Alanya-Silifke yolu oldukça sapa ve dik eğer kendi aracınızla gidiyorsanız naçizane tavsiyem gündüz yola çıkmanız zira büyük araçlar ve tırlar bile temkinli ve yol çift yönlü olmasına rağmen durup birbirlerine geçiş hakkı tanıdılar,

Alanya//Kızılkule

Alanya’dan sonra ikinci durağım Mersin;

Eski adıyla İçel olarak bilinen Mersin’in tarihi M.Ö 7000 yıllarına dayanır. Anadolunun en eski yerleşim yeri arasında olan Yumuktepe, neolitik çiftçiler tarafından kurulmuş, Yörede birçok uygarlık hüküm sürdükten sonra 14.yy da Karamanoğulları 15.yy da da Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. Mersin’de taşı sıksan topraktan tarih fışkırıyor.. gün yüzüne çıkan tarihe mi baksanız yoksa keşfedilmeyi bekleyen bizlere göz kırpan tarihi mi inceleseniz şaşırıp kalıyorsunuz.. Doğal güzellikleri de işin içine girince kendinizi tarihin ve güzelliklerin kollarına bırakıyorsunuz.. Mersin’in yeri çok ayrı ben de .. küçükken babamla gittiğim sürekli yine gideriz dediğimiz 2013te gitsem de tam olarak gezemediğim yerlerden biriydi Pandemi de Türkiye’de gezilecek yerleri ortaya dökünce direk haritada gözüme takıldı.. ve görünce de hayran kalıp kafama koyduğum, bunca yasağa rağmen yola çıkmamı sağlayan şey bir antik kent oldu..

  • Mersin’e eğer Alanya’dan geçiyorsanız önce Silifke’ye uğramayı ;
  • Merkez’de bulunan Silifke Kalesi’ni görmeyi,
  • Silifke Müzesi’ni, Atatürk Evi’ni gezmeyi,
  • Ziyarete kapalı olsa da Roma Tapınağı Müzesi’ni dışarıdan incelemeyi,
  • Benim de yola çıkmam da en etkili olan Silifke’ye 30 km uzaklıkta bulunan belli saatlerde köy otobüsleriyle veya özel araçlarla ulaşımın sağlandığı Seleukos İmparatorluğu’nun tapınak merkezi ve Olba Tapınak devletinin Parçası olan Uzuncaburç (Diokaesaria)’yı ziyaret etmeyi,
Kız Kalesi
  • Kıyıya uzaklığı 600 m olan zamanın Kralı I.Leon tarafından kızını kötülüklerden korumak amacıyla yaptırılmış olan Kız Kalesini görmeden, (Hikaye trajik kızını kaleye koruma amaçlı kapatan kral ve dışarıdan kaleye bir sepet elma içinde giren bir yılanın sokması sonucu kızın ölmesi..)
  • Narlıkuyu da bulunan Üç güzeller müzesini görmeden,
Narlıkuyu Üç güzeller Mozaik Müzesi
  • Hellenistik dönemden Geç Antik döneme kadar iskan gören çok sayıda zeytin işleme atölyesinin ve cok sayıda kaya mezarlarının ve çok sayıda sarnıcın tespit edildiği bir obruk üzerine inşa edilen rivayete göre bu obruğa suçluların atılarak hayvanlara yem edildiği ismini de bu rivayetten alan Kanlı Divane Ören Yeri’ni görmeden,
  • Silifke Yolu üzerinde bulunan Silifke Tavuk tantuni’den mutlaka yemeden,
  • Yenilenen ve beni her ayrıntısıyla şaşırtan Mersin Arkeoloji Müzesi’ni gezmeden,
  • Soli Pompeipolis Liman Şehri’ni görmeden,
  • Peygamberimiz sahabelerinden Hz. Muğdat adına yapılmış Camii’yi ziyaret etmeden dönmeyiniz.

Mersin’in önemli ilçelerinden olan tarihi M.Ö 2000lere uzanan Tarsus, Kilikya uygarlığının merkezi olmuş, farklı dinlerin ulusların birlikte yaşaması ile birlikte ünlü filozofları ve köklü medeniyetleriyle medeniyetin başkenti olmuştur,

  • Şehre girişte bulunan Kleopatra Kapısını görmeden,
  • Eski Tarsus sokaklarına karışıp meşhur tarsus evlerini gezmeden,
  • Hristiyanlık için önem arz eden İncil’de de adını okuduğumuz, kurduğu kiliselerle adını incile sonra tarihe kazıyan Hristiyanlar için zamanın ve şimdinin önemli ismi St Paul adına yapılmış ve ziyaret merkezi olan St. Paul Kilisesi’ni, Kuyusu’nu görmeden,
  • Mezarlığı tespit edilen tek Peygamber Hz.Danyal Peygamberin makamını ziyaret etmeden,
  • Eski Camii, Ulu Camii, Bilal-i Habeşi Mescidini ziyaret etmeden,
  • Yanınızda kutu şeker bulundurmayı pandemi de olsa kapalı şekerlerden uzatınca insanların önemsendiğini görüp gözlerinin içinin gülmesini görmeyi ,
  • İkram edilen çayı içip, Fındık Lahmacun denemeden,
  • Merkeze uzak olsa da Tarsus için tüm dinler için insanlığa mal olmuş ayak izleri olan Ashab-ı Kehf makamını ziyaret etmeden dönmeyin..

Tarsus’tan sonra tarihi M.Ö 3000 lere uzanan Seyhan Nehri kıyısına kurulan Adana;

  • Net bir şey söylemek isterim yolunuz Adana’ya düşüyorsa kesinlikle Arkeoloji Müzesi’ni gezmeden dönmeyin**
  • Sinema Müzesini görmeden,
  • 16.yydan kalma Ulu Camii’ni ziyaret etmeden,
  • Kebap yemeden, Roma döneminde Seyhan Nehri üzerine kurulan Taş köprü üzerinde yürümeden,
  • Sabancı Camii, eski bir kilise olup daha sonra camiiye çevrilen Yağ Camii’ni ziyaret etmeden,
  • Türkiye’nin en büyük Saat Kulesi’ni görmeden ve Kazancılar Çarşısı’nı gezmeden,
  • Ramazanoğlu Medresesi’nde pandemi olsa da belki gittiğinizde olmaz ince belli bardakta bir çay içmeden dönmeyiniz…

Yorsa da ufuk açan aklıma kalbime çok şey koyduğum bir yol oldu, bir yaş daha aldık yollarda..Sağlık ve sıhhatle nicelerine .. Loading… 🙂

Yorum bırakın